Diğer Haberler
TOBB Müşterek Konsey Toplantısı, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Katılımıyla Gerçekleştirildi
- 05.12.2025
- Diğer Haberler
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ile Deniz Ticaret Odaları Müşterek Konsey Toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın katılımıyla yapıldı.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda TOBB Sanayi Odaları Konsey Başkanı Erdal Bahçıvan’ın da katıldığı toplantıda İSO delegelerinin de bulunduğu TOBB Sanayi Konseyi delegeleri yer aldı.
Toplantının açılışında konuşan Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünya ekonomisinin 2003-2024 döneminde yıllık ortalama yüzde 3,5 büyürken, Türkiye'nin yıllık ortalama 5,4 büyüdüğünü söyledi.

Türkiye'nin 2002'de dünyada 21'inci büyük ekonomi olduğunu, 2024'te ise 17'nci sıraya yükseldiğini aktararak, "IMF'nin tahminlerinin gerçekleşmesi halinde bu yılın sonu itibariyle 16'ncı büyük ekonomi haline geliyoruz." diye konuştu.

Türkiye Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Cevdet Yılmaz
Yılmaz, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün, bu yıl ilk defa 1,5 trilyon doları aştığını belirterek, kişi başına gelirin de bu yıl 17 bin doları geçmesini beklediklerini ifade etti.
Türkiye ekonomisinin, 21 çeyrektir kesintisiz büyüdüğünü vurgulayan Yılmaz, "3'üncü çeyrekte özellikle sanayi sektörümüzün gösterdiği yüzde 6,5'lik büyüme performansı hepimizi çok memnun etti. İnşaat dahil, hizmetler sektörü yüzde 4,6 büyürken maalesef bu yıl şanssız, talihsiz bir dönem yaşadık tarımda. Hem don hem kuraklık. Aynı yıl ikisini de yaşadık. Dolayısıyla tarımda 12,7'lik bir küçülme gözüküyor. Tarımdaki bu küçülme hem büyüme hedeflerimizi aşağı çekti hem de enflasyon hedeflerimizi bir miktar olumsuz etkiledi." değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, işsizlik oranlarının 30 aydır tek hanede bulunduğunu hatırlatarak, "Bir istikrar programı uyguluyoruz sonuçta. İstihdamımızın bu noktada olması, işsizliğin tek hanelerde devam etmesi gerçekten önemli bir performans. İş gücü ödemelerinin milli gelirdeki payının da arttığını görüyoruz. Sosyal medyada çeşitli kanallarda farklı imajlar oluşturulmaya çalışılsa da bu rakam sosyal adalet açısından çok çok kıymetli bir rakam." şeklinde konuştu.

Son Orta Vadeli Program'da (OVP) atıl işgücü konusuna özel bir bölüm ayırdıklarına işaret eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"İşsizliği düşürüyoruz, güzel ama atıl iş gücünü de azaltmamız lazım. Bu noktada da Strateji Bütçe Başkanlığımız başta olmak üzere Çalışma Bakanlığımız birlikte önemli bir çerçeve oluşturmuş durumdayız. Atıl iş gücünü de azaltmak istiyoruz. Ne demek atıl iş gücünü azaltmak? Daha fazla insanımızı işgücü piyasalarına kazandırmak istiyoruz. Daha az süreli çalışanların, daha fazla süreli çalışmasını yine özendirmek istiyoruz. Üretim kültürünü, çalışma kültürünü güçlendirmek istiyoruz. İlkokullardan, okullardan başlayıp her ortama varıncaya kadar üretimin, emeğin, çalışmanın kıymetini toplumumuzda güçlendirmemiz lazım."

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, dünyada ticaret savaşlarının ve korumacılığın yayıldığını belirterek, ekonomide zor günler yaşandığını söyledi.
Küresel büyüme ile ticaretin eski ivmesini kaybettiği ve ülke ekonomisinin bu gelişmelerden olumsuz etkilendiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Bizler enseyi karartmıyor, mücadeleden de vazgeçmiyoruz. İş dünyası olarak her şartta üretmeye, istihdam sağlamaya, ihracat yapmaya kararlıyız. Bugünkü gibi, devletimizi hep yanımızda görmeyi arzu ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki özel sektör güçlü olursa, Türkiye güçlü olur" diye konuştu.
Hisarcıklıoğlu, KOBİ'lerin krediye erişimde sorun yaşadığını vurgulayarak, kredi büyümesine getirilen kısıtlamaların ve yüksek faiz oranlarının, piyasada ödemeleri aksattığını ve alışverişi azalttığını aktardı.
Tüm bu sorunların, ekonomi büyümesini yavaşlattığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, "Bu sıkıntıları aşmak üzere, KOBİ'lere yönelik pozitif bir ayrımcılık sağlamalıyız. Aylık kredi büyüme sınırı dışında tutmalıyız. KOBİ kredi hacmini, reel olarak büyütecek, adımlar atmalıyız. KOBİ dediğimiz işletmeler, istihdamın dörtte üçünü, toplam özel sektör satış hacminin yarısını ve ihracatın yüzde 40’ını sırtlıyor. Dolayısıyla burada atılacak her olumlu adım, zincirleme biçimde tüm ekonomiye nefes aldıracaktır." ifadelerini kullandı.

İhracat için desteklerin arttırılması gerekliliğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, yeni bir küresel ortamla karşı karşıya olunduğunu dile getirdi. ABD'nin gümrük tarifelerini artırınca başta Çin olmak üzere pek çok Uzak Doğu ülkesinin, Amerika'ya eskisi gibi satamayacağı için elinde kalan malları, başka pazarlara göndermeye başladığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, geleneksel pazarlardaki Çin rekabetinin, eskisinden daha da şiddetli hale geldiğini dolayısıyla da ihracatta muhakkak yeni ve proaktif destekler getirilmesi gerektiğini vurguladı. Emek yoğun sektörlere öncelik verilmesi gerektiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya gibi sektörlere ek destekler sağlanması gerektiğini bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin 21 çeyrektir kesintisiz olarak büyüdüğünü hatırlatarak, "Ülke milli geliri 1,5 trilyon doları aşarken, yıllık ihracat miktarında 270 milyar doları yakaladık. Cumhuriyet tarihinde rekor ikisi de. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış, geleceğe ilişkin güçlü umutların sürdüğüne işaret ediyor. Türkiye'nin risk primi de son 7 yılın en düşük seviyesine indi. Açıklanan son enflasyon rakamlarında da umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Ümit ediyorum ki hem Merkez Bankası politika faizinde hem de buna paralel şekilde kredi faizlerinde indirimler gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Tarımsal üretimdeki gelişmelerin, kaygı verici boyuta ulaştığının altını çizen Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"Bir tarafta iklim değişikliği, kuraklık ve su sıkıntısı, diğer tarafta kırsal nüfusun azalması ve elbette üretim ve lojistik maliyetlerindeki artışlar. Tüm bunlar, gıda enflasyonu, hayat pahalılığı, sanayi ve ihracatta yüksek girdi maliyeti demek. Bu alanlarda çözümler aramalı, tarımı tekrar nasıl cazip hale getirebileceğimizi tartışmalıyız. Tarımda ve sanayide su verimliliğini ön planda tutmalı, tarımsal üretim desenimizi buna uygun şekilde yeniden düzenlemeliyiz."
İSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Sanayi Odaları Konsey Başkanı Erdal Bahçıvan da toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“2025’in sonlarına yaklaştığımız bugünlerde, yaklaşık 2,5 yıldır uygulanan dezenflasyon politikası çerçevesinde enflasyonda kademeli bir düşüş eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. Özellikle temel mallarda önemli bir mesafe katedilmiş durumda. Kasım sonu itibarıyla yıllık temel mallar enflasyonunun yüzde 19’un altına inmiş olması, enflasyonla mücadelede sanayi sektörümüzün görevini fazlasıyla yerine getirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Buna karşılık sanayi sektörü, farklı sektörlerden beslenen ve düşmesi için elinden gelen desteği sağladığı enflasyonun çok üzerinde kredi faizleriyle karşılaşmaktadır.
Bilindiği üzere, uzun süredir yüksek seyreden reel faizler ve banka kredilerine yönelik kısıtlamalar, sanayi sektörünün finansmana erişimini önemli ölçüde zorlaştırmıştır. Bu da kârlılık üzerinde baskı oluşturarak yatırım iştahını sınırlamaktadır. Yeri gelmişken sanayimizin en önemli gündem maddeleri arasında yer alan kârsızlığa ilişkin bazı görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Karsızlığın, yalnızca ücret, kur ya da faiz gibi geleneksel rekabet ve maliyet unsurlarına indirgenemeyecek kadar girift bir problem olduğunu düşünüyoruz. Yaşadığımız sorun, bu unsurların çok ötesinde yapısal bir verimlilik açığından kaynaklanıyor.”
Yüksek faiz oranları ve banka kredilerine erişimde yaşanan zorlukların sanayi sektörünü olumsuz etkilediğinin altını çizen Bahçıvan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Sanayimizin finansmana erişim sorunlarını dile getirirken, banka kredilerinin dışında, sermaye piyasası araçlarının kullanımını yaygınlaştırmak gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Özellikle halka arz konusunda sanayiciler olarak iğneyi sıklıkla kendimize batırıyoruz. Bununla birlikte bugün, şirketlerimizin halka arz sürelerinin geciktiği gerçeğiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Uzun süredir SPK’da halka arz için sıra bekleyen onlarca firmamızın bu bekleyişlerinin daha fazla uzamaması gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.
İhracatçımızın dövizini Merkez Bankası’na satışı sırasında sağlanan döviz dönüşüm desteği, özellikle rekabet etmekte zorlanan ihracatçı sektörlerimize olumlu katkıda bulunmaktadır. Bu desteğin yüzde 2’den yüzde 3’e çıkarılmasının yanı sıra süresinin Nisan 2026 sonuna kadar uzatılmış olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu sürenin 2026 sonuna kadar uzatılmasını temenni ediyoruz. Ancak, söz konusu desteğe ilişkin uygulanan bazı kısıtlamalar, firmaların bu imkândan tam anlamıyla faydalanmalarını engellemektedir. Döviz dönüşümünde uygulanan taahhütler, belirli vade süreleri ve döviz satış sonrası döviz alımına ilişkin getirilen sınırlamalar, firmalar için gereksiz bir bürokratik yük oluşturmakta ve sürecin etkinliğini azaltmaktadır. Desteğin gerçek faydasını sağlayabilmesi için bu kısıtlamaların kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.”
Bahçıvan, 2025 yılında konkordato başvurularında yaşanan rekor artışa dikkat çekerek, sistemin sağlıklı firmaları cezalandıran bir yapıda olduğunu belirtti. Bahçıvan, artan konkordatoların ödemeler zinciri üzerinde sistemik bir tahribat riski yaratmaması için konkordato kapsamının yalnızca finans ve kamu alacakları ile sınırlı tutulması gerektiğini vurguladı. Bahçıvan, "Konkordato sisteminin alacaklı pozisyonundaki sağlıklı, verimli firmalarımızı cezalandıran bir yapıda olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, ticari alacakların konkordato kapsamından çıkartılması gerektiğine inanıyoruz" dedi.
İSO Başkanı, son olarak, dünya genelinde giderek yaygınlaşan esnek, kısmi ve uzaktan çalışma modellerinin iş hayatına yoğun bir şekilde girdiğini belirterek, sanayi işçiliğini daha cazip hale getirebilecek esnek çalışma modellerinin önünün açılması gerektiğini söyledi. Bahçıvan, iş gücü piyasasının esnekliğinin güvence altına alınarak yüksek katma değerli üretimin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.