Meclis Konuşması
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın Konuk Olduğu İSO Kasım Ayı Meclis Toplantısında Enerji Politikaları ve Gelecek Vizyonu Konuşuldu
- 26.11.2025
- Meclis Konuşması
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısı “Sürdürülebilir büyüme ve sanayimizin rekabet gücü açısından Türkiye’nin enerjide gelecek vizyonuna bir bakış” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlık ettiği, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İSO Kasım ayı Meclis toplantısına, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Dr. Zafer Demircan, T.C. Beyoğlu Kaymakamı A. Atakan Atasoy’un da yer aldığı toplantıya, İSO Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleri katıldı. Toplantı basın mensupları tarafından da ilgiyle takip edildi.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Meclis toplantısında yaptığı konuşmada, “Türkiye sanayisinin rekabet gücü ile enerji sistemi birbirinden ayrılamaz iki unsur. Enerji arz güvenliği Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesinin ön koşulu ve sanayi stratejisinin temel taşıdır. Düşük karbonlu enerjiye geçiş ise küresel ekonomide güçlü bir oyuncu olmanın gerekliliğidir. Türkiye, bu iki hedefi de başarabilecek nadir ülkelerden biri. Sanayiciler olarak ülkemizin enerji dönüşümünü güçlü bir kalkınma fırsatı olarak görüyoruz. Bu süreçte özel sektör olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye, üretmeye ve teknoloji geliştirmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

İSO Kasım ayı Meclis toplantısına konuk olarak katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye'nin son yıllarda enerji alanında gerçekleştirdiği dönüşümün önemine değindi. Konuşmasında, küresel belirsizliklerin arttığı bir dönemde rekabet gücünü ve sürdürülebilir büyümeyi korumanın yolunun enerjideki dönüşümün stratejik, bütüncül ve kararlı bir şekilde yönetilmesinden geçtiğini söyledi. Bayraktar, şunları söyledi:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Alparslan Bayraktar
“Türkiye, son 22 yılda 23 yılda, yaklaşık 240 milyar dolarlık bir ekonomiden 1.6 trilyon dolarlık bir ekonomi haline geldi. Yine bu süre içerisinde ihracatımız 36 milyar dolardan 270 milyar dolar seviyesine geldi. Dolayısıyla ülkemizi bu noktaya getiren, adeta ülkemizde bu önemli dönüşümün devrimini yapan başta sizler, Türkiye'nin üretim gücü sanayicilerimiz olmak üzere, Türkiye ekonomisi aslında çok güçlü bir ivme yakaladı ve çok önemli bir başarı hikayesi yazdı. Burada temel başarı sizlere ait. Sizler, çalışanlarınız, istihdama yaptığınız katkılar… Onun için sizlere ülkemiz adına, insanlarımız adına, bu vesileyle konuşmamın başında teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Bu üretim gücü, bu sanayinin kapasitesini ortaya koyabilmek için elbette ki en önemli unsurlardan bir tanesi de enerjidir. Enerjisiz bu sanayinin büyümesi, ekonominin büyümesi mümkün değil. Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel şekilde Türkiye'nin enerji ihtiyacının da benzer şekilde arttığını ve büyüdüğünü, üç katına, dört katına belli alanlarda çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla büyüyen bir ekonomi olarak Türkiye, enerji talebi büyüyen bir ülke.”
Türkiye’nin enerji alanında karşılaştığı üç önemli zorluktan bahseden Bayraktar, bunların; artan enerji talebi, enerjideki dışa bağımlılık ve küresel iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri olduğunu belirtti. Bayraktar, Türkiye'nin enerji talebinin, küresel trendlere paralel olarak artmaya devam edeceğini ve özellikle yapay zekâ, elektrikli araçlar ve veri merkezlerinin enerji ihtiyacını üç katına çıkaracağına dikkat çeken Bakan Bayraktar, özetle şunları söyledi:

“Bizim enerjide üçlü bir zorlukla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz lazım. Bunlardan bir tanesi Türkiye'nin artan enerji talebi. Bir diğeri Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılık meselesi. Türkiye'nin bunların yanında, üçüncü olarak da iklimle alakalı, Türkiye'nin küresel iklim değişikliğiyle alakalı ortaya koymuş olduğu 2053 Türkiye karbon nötr ekonomi olunacak hedefi. Şimdi bunların üçünü biz eş zamanlı olarak başarmamız lazım. Şimdi Türkiye'nin enerji talebi büyüdü. Büyümeye bundan sonra da devam edecek. Çünkü dünyadaki küresel trendlere baktığımızda şunu görüyoruz: Dünyada da benzer şekilde enerji talebi artıyor. Özellikle artık dünyanın yeni bir ekonomik döneme girdiğini görüyoruz. Yani yapay zekâ dönemi. Dünya büyük bir hıza elektrikleşiyor ve yapay zekanın büyük bir hızla, çok yoğun bir şekilde hayatımıza girdiği bir sürece doğru gidiyoruz. Artan kalem, artan elektrikleşme, yani ekonominin bütün alanlarında, hayatın bütün alanlarında elektriğin daha yoğun olarak hayatımıza girdiği bir süreç bizleri bekliyor.

Türkiye'ye baktığımızda da benzer trendleri görebiliyoruz. Türkiye'nin enerji talebi artmaya devam edecek. Bugün 350 TWh olan elektrik tüketimimiz, en muhafazakâr tahminlerimizle 2050 yılında, önümüzdeki 30 yıl içerisinde 3 kat artarak 1050 TWh'lere çıkacak. Başka çok önemli bir husus, suyla alakalı, yani küresel ısınmanın getireceği, kuraklığın getireceği elektriğe olan talep. Belki önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye'de artık su arıtmayı, ki zaman zaman bazı tesisler, özellikle turizm bölgelerinde buna geçmiş durumda, bunun getireceği elektrik talebi, özellikle yine küresel ısınmaya bağlı olarak soğutmanın getireceği, klimaların getireceği elektrik talebi bütün bunları bir araya koyduğunuzda, bu üç katına artacak elektrik talebinin daha da artacağını söylemek mümkün.

Dolayısıyla muazzam bir talep artışı bizi bekliyor. Bunu karşılamak için, yani bunu sürdürebilmek için enerji yatırımlarını artırmamız gerekiyor. Bir başka husus, Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılık meselesi. Türkiye son 22 yılda enerji ithalatına 1 trilyon 20 milyar dolar ödedi. İnanılmaz bir rakam. Ama özellikle 2022 yılında yaklaşık 96,5 milyar doları bulan bir enerji ithalatımız var. Türkiye doğalgazda, dışa bağlı, Türkiye önemli miktarda petrol ve petrol ürünü ithal ediyor, kömür ithal ediyor. Dolayısıyla böyle bir ithalat ile karşı karşıyayız ve ekonomimizin en önemli karşı karşıya olduğu zararlarından birisi olan bugün cari açık meselesi. Ve tabii bütün bunların beraberinde Türkiye’nin enerji ve iklim politikalarını bir arada yürüttüğü, iklimle alakalı hedefleri var. Bütün bunları bir arada başarmak zorundayız.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin enerji ve maden arama stratejisinde önemli değişiklikler yaptıklarını belirtti. 2016’dan itibaren Türkiye'nin arama stratejisini değiştirdiklerini ve karada gidilmedik yer bırakmayacaklarını ifade eden Bayraktar, denizlerde, özellikle Akdeniz ve Karadeniz’de yapılan aramaların önemini vurguladı. Bu aramaları kendi gemileri ve insan kaynağı ile gerçekleştirdiklerini söyleyen Bayraktar, 2020’de pandeminin ortasında Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası'nda yaptıkları keşfin önemini belirtti. Bayraktar, bu stratejik adımların sonucunda Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdiğini ve 2023’ten itibaren bu gazı evlerde ve sanayide kullanmaya başladıklarını açıkladı.
Bayraktar ayrıca, Türkiye'nin doğalgaz ithalatını önemli ölçüde azaltacağını belirterek, 2028’de Karadeniz’den elde edilen gazın 16-17 milyon haneye yeteceğini ifade etti. Bununla birlikte, Türkiye'nin terörle mücadele geçmişine sahip bölgelerinde yapılan petrol arama çalışmalarının da büyük bir stratejik başarı olduğunu ve bölgedeki genç mühendislerin katılımıyla yaklaşık 2 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük sağlandığını belirtti.
Bayraktar, Türkiye’nin gelecekteki hedeflerinden biri olarak, Diyarbakır’da kaya petrolü aramaya başladıklarını ve bu alandaki potansiyelin oldukça büyük olduğunu söyledi. Türkiye’nin hem yerli kaynakları zorlayarak hem de uluslararası ortaklıklar kurarak petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine devam edeceğini ifade etti.

İSO Meclis Başkanı
Ender Yılmaz
İSO kasım ayı Meclis toplantısı, İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz tarafından açıldı. Yılmaz, ana gündem maddesine ilişkin yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Enerji arz güvenliğinin sağlanması, yerli ve yenilenebilir kaynakların payının artırılması, nükleer enerji projelerinin hayata geçirilmesi, enerji altyapısının güçlendirilmesi ve enerji piyasalarının daha şeffaf ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasına yönelik çabalar son derece kıymetlidir. Bugünkü buluşmamızda, bu çabaları daha da ileri taşımak adına, yapmış olduğunuz çalışmaları, büyük bir dikkatle dinlerken, diğer taraftan da sanayicilerimizin istek ve taleplerini doğrudan sizlere iletmek istiyoruz. Müsaade ederseniz bugün sanayicilerimizin gündeminde ağırlıklı olarak öne çıkan bazı başlıklardan söz etmek istiyorum; Rekabetçi enerji maliyetleri sanayimizin enerji maliyetlerini makul seviyelere çekecek, uzun vadeli, öngörülebilir bir fiyat politikasının hayata geçirilmesi.
Yerli ve yenilenebilir enerjide İvme yakalanarak lisanssız üretimden, YEKA modeline kadar yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarının önündeki engellerin kaldırılması ve bu alandaki yatırımların daha fazla teşvik edilmesi. Enerji verimliliği ve dijital dönüşümdeki ataklarla sanayide enerji verimliliği projelerinin yaygınlaştırılması için gerekli finansman, teknoloji ve mevzuat desteğinin sağlanması. Yeşil dönüşüm ve karbon ayak izinin önemi AB Yeşil Mutabakatı sürecinde, özellikle Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizmasına uyum sürecinde, sanayimizin ihtiyaç duyduğu altyapı, danışmanlık ve finansman desteği. Enerji arz güvenliği ve altyapı yatırımları kapsamında enerjinin kesintisiz temini için şebeke altyapısının güçlendirilmesi, doğal gaz depolama ve kaynak çeşitlendirme çalışmalarının kararlılıkla sürdürülmesi gibi başlıkları içeriyor.”

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan
Ana gündem maddesine ilişkin görüşlerini paylaşmasının ardından İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz, gündeme dair konuşmasının ardından açılış konuşmasını gerçekleştirmek üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı kürsüye davet etti. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında, Türkiye sanayisinin rekabet gücü ile enerji sisteminin birbirinden ayrılamaz unsurlar olduğunun açık olduğunu söyledi. Bahçıvan, “Enerji arz güvenliği sürdürülebilir büyümenin ön koşuludur. Düşük karbonlu enerjiye geçiş ise küresel ekonomide güçlü bir oyuncu olmanın gerekliliğidir. Türkiye, bu iki hedefi de başarabilecek nadir ülkelerden biridir. Sanayiciler olarak ülkemizin enerji dönüşümünü güçlü bir kalkınma fırsatı olarak görüyoruz. Bu süreçte özel sektör olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye, üretmeye ve teknoloji geliştirmeye hazırız” dedi.

Konuşmasında küresel belirsizliklerin arttığı bir dönemde rekabet gücünü ve sürdürülebilir büyümeyi korumanın yolunun enerjide dönüşümü stratejik, bütüncül ve kararlı bir şekilde yönetmekten geçtiğini vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi:
“Türkiye’nin son yıllarda ortaya koyduğu enerji dönüşümü vizyonu bu noktada önem kazanıyor. Enerjide Türk Yolu Stratejisi, sürdürülebilir büyüme ve sanayinin rekabet gücünün desteklenmesi açısından da çok anlamlı. Bakanlığımızın ortaya koyduğu dengeli, çok katmanlı ve çok boyutlu bu enerji politikası, ülkemizin 2053 net-sıfır emisyon vizyonuyla uyumlu olması ve enerjide dışa bağımlılığı azaltan bir yaklaşım sergilemesi açısından da çok önemlidir. Bu dönüşümün temelinde yenilenebilir enerji bulunuyor. Türkiye’nin kurulu gücü içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 60’ın üzerinde. Bu oran enerji çeşitliliğini güçlendirirken sanayimizin öngörülebilir maliyetlerle üretim yapmasını kolaylaştırıyor ve uzun vadeli rekabet gücümüz için stratejik bir avantaj sağlıyor. 2035’te rüzgâr ve güneşte 120 bin megavatlık kurulu güce ulaşma hedefimiz de ülkemizin bu konudaki vizyonunu net olarak ortaya koyuyor. Bu hedef, 2026’da ev sahipliği yapacağımız COP31’de ülkemizin yeşil dönüşüm yolculuğunun dünyaya daha güçlü yansıtılmasında da etkili olacak. Beklentimiz; Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründeki büyümesini sürdürülebilir kılabilmesi için mevzuatın yalınlaştırılması, izin süreçlerinin hızlandırılması ve yenilenebilir enerji yatırım süreçlerinin kolaylaştırılmasıdır.”

Enerji geçişi ve sanayide yeşil dönüşüm için vazgeçilmez hale gelen kritik ham maddelere erişimin, ekonomik olduğu kadar jeopolitik bir konu olduğunu da belirten İSO Başkanı Bahçıvan, özetle şu şekilde konuştu:
“Bunu unutmadan tedarik güvenliğinin sağlanması gerekiyor. Bakanlığımızın bu alanda attığı adımlar da sanayimiz için son derece değerli. Sanayiciler olarak bizler de kritik ham maddeler başta olmak üzere yer altı zenginliklerimizin bütünü için yapay zekâ destekli cevher analizi ve otonom ekipmanların kullanıldığı yöntemler gibi teknolojik inovasyonu merkeze koyan yaklaşımları yakından takip ediyor ve destekliyoruz” dedi. Bahçıvan, geleceğin enerji dönüşümünde, karbon salımlarını minimize etme ve temiz enerjiye geçişi hızlandırma konusunda umut vaat eden kilit teknolojilerden birinin de “Yeşil Hidrojen” olduğunu dile getirerek “Dünya genelinde hidrojen üretimi ve kullanımına yönelik teknolojik gelişmeler büyük ölçekli elektrolizör üreticilerinin kapasite artışlarıyla destekleniyor. Bakanlığımızın belirlediği elektrolizör kapasitesinin 2053’te 70 GW’e çıkarılması hedefi de dünyada yeni gelişmekte olan bu sektöre Türkiye’nin güçlü bir giriş yapması adına büyük önem taşıyor.”

Ülkemizin sürdürülebilir büyümesinin devamlığı için enerji dönüşümü kadar önemli bir diğer başlığın “enerji arz güvenliği” olduğunu vurgulayan Bahçıvan, şöyle konuştu:
“Üretimin devamlılığı için rekabetçi fiyatlarla, kesintisiz, kaliteli ve öngörülebilir enerjiye erişim üretim planlamasından ihracata kadar her aşamadaki karar süreçlerinde kritik bir unsur. Uzun vadeli arz güvenliği, Türkiye’nin hem ekonomik büyümesinin hem de sanayi stratejisinin temel taşı. Arz güvenliğinin sağlanabilmesi için düzenli ve istikrarlı enerji kaynağı sağlayabilecek olan yakıtlar halen kritik rol oynuyor. Ülkemizdeki barajlı hidroelektrik santrallerin yanında esnek doğal gaz santralleri, yenilenebilir enerjinin dalgalandığı dönemlerde sistemi dengeleme görevi görüyor. Bu dengeleme, enerji sisteminin güvenli bir şekilde çalışabilmesi için son derece önemli. Bu çerçevede Tuz Gölü ve Silivri’nin toplam 6,3 milyar m³ doğal gaz depolama kapasitesine ulaşması, Türkiye’nin enerji arz güvenliğinde yıllardır özlediğimiz bir durum. Bu hacim, tam dolulukla birlikte kış aylarında istikrarlı, kesintisiz arz güvenliği anlamına geliyor. Depolamanın büyümesi, enerji maliyetlerinin enflasyon ve döviz üzerindeki baskısını da azaltıyor. Elektrik üretimi ve sanayi için daha istikrarlı bir maliyet yapısı sağlanıyor. Ayrıca yüksek depolama hacmi ve tam doluluk oranıyla enerji sistemimizi jeopolitik risklere karşı da dayanıklı hale getirmiş oluyoruz.”

Enerjide arz güvenliği için depolama kadar dışa bağımlılığı azaltmanın da önemine değinen Bahçıvan, bu noktada Gabar bölgesinde artan petrol üretimi, Karadeniz’de keşfedilerek sisteme kazandırılan doğal gaz kaynakları ve Akkuyu Nükleer Santralinin de kritik öneme sahip olduğunu, ayrıca nükleer enerji yatırımlarının başarılı olabilmesi için proje yönetiminin etkin yapılması, yatırım maliyetlerinin kontrol edilmesi ve düzenleyici çerçevenin güçlendirilmesinin önem taşıdığını vurguladı. İSO Başkanı Bahçıvan “Nükleer enerji yatırımlarında yerlilik oranlarının artırılması ise katma değerli üretimin desteklemesi açısından önemli. Bu süreçte sanayi-üniversite iş birlikleri ve mesleki eğitim programları gibi adımlar, yerli sanayinin nükleer projelere entegrasyonunu destekleyecektir.” İfadelerini kullandı.
Küresel bağlamda 2027 öngörüleri elektrik talebindeki güçlü büyümenin altını çizdiğini söyleyen Bahçıvan, “Yeni bir elektrik çağının yaşanacağını gösteriyor. Ancak sanayicimiz altyapı kaynaklı elektrik dalgalanmaları ve kesintileri nedeniyle üretim kayıpları yaşamaya devam etmektedir. Bu bağlamda sanayimizin büyümesini desteklemek ve enerji arz güvenliğini güçlendirmek için elektrik altyapımızı daha modern, esnek ve yüksek kapasiteli bir yapıya dönüştürmemiz artık stratejik bir gerekliliktir. Bu doğrultuda kamu, özel sektör iş birliğinde adımlar atılması sürecin sağlıklı ilerlemesi açısından kritiktir” dedi.
Ülkemizin yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir büyüme sürecinin en güçlü bileşenin “enerji verimliliği” olduğunu da vurgulayan İSO Başkanı Bahçıvan, şunları söyledi:
“Enerji verimliliği yalnızca çevre dostu bir yaklaşım sunmakla kalmaz, aynı zamanda ekonomiye de büyük katkı sağlar. Enerji maliyetlerinin sanayiciler üzerindeki baskısını azaltmak, verimli üretim süreçlerini desteklemek ve rekabet gücünü artırmak için bu alandaki tüm fırsatları değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle sanayicilerimize verilecek Verimlilik Artırıcı Proje Destek Programları başta olmak üzere enerji verimliliğine yönelik teşvik ve desteklerin artırılarak devam etmesini çok önemli buluyoruz. Küresel ölçekte emisyon azaltım baskısının arttığı böylesi bir ortamda, Türkiye’nin İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) dair gelişmeleri de yakından takip ediyoruz.
ETS’nin devreye alınması, sanayimizin düşük karbonlu üretime geçişi ve uluslararası rekabet gücünü koruması açısından kritik bir adım olacaktır. AB’nin SKDM’yi uygulama döneminin başlayacağı 2026’dan sonra bu sürecin önemi daha da artacak. EPDK’nın yürüttüğü hazırlıklar büyük önem taşımakta. Karbon piyasasının şeffaf ve öngörülebilir bir yapıda kurulması, sanayicilerimizin doğru fiyat sinyallerini alarak yatırım kararlarını şekillendirmesine katkı sağlayacak. Değinmek istediğim bir diğer önemli konu da enerji ve su ilişkisi. Bu konu önümüzdeki dönemin kritik başlıklardan biri olacak. İklim değişikliğinin su döngüsü üzerindeki etkileri, enerji üretimi ve sanayi proseslerinde su verimliliğinin önemini artıyor. Artan kuraklık riski; enerji yatırımlarının planlamasında su yönetiminin de dikkate alınmasını gerektiriyor. Bu süreçte sanayinin sürdürülebilir büyümesi için suya ve enerjiye erişimini güvence altına alan bütüncül bir yaklaşım öne çıkıyor.”
Açılış konuşmalarının ardından, İSO Meclis Üyeleri de ana gündem maddesine ilişkin söz alarak değerlendirmelerde bulundu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’a sorular yöneltti. Gelen soruların Bakan Alparslan tarafından yanıtlanmasıyla toplantı sona erdi.