İSO Meclisi Toplantısı Daha Nitelikli Üretim ve Rekabetçi Sanayi Gündemiyle Yapıldı

  • Meclis Konuşması
meclis-mayis2022-01

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin mayıs ayı olağan toplantısı, “İSO’nun 70 yılı: Dün, Bugün ve Gelecek. Daha Nitelikli Üretim ve Rekabetçi Sanayi İçin Değerlendirmeler” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın başkanlığında düzenlenen mayıs ayı olağan toplantısına, Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


İSO Başkanı Erdal Bahçıvan

Meclis toplantısında gündeme ilişkin yaptığı konuşmada üretimin ve sanayinin önemine değinen İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan “70 yıldır İSO’nun yönetimindeki isimler değişse de tüm sanayiciler şu ortak vizyonda birleşiyor, Türkiye’nin geleceği sanayidedir, üretimdedir. Çünkü sanayiciler olarak biliyoruz ki ancak üretiyorsak varız ve ancak üretirsek var olacağız. Gerçek refahı ve mutluluğu da tükettiğimizde yani kullandığımızda değil, ancak ürettiğimizde yakalayabiliriz” diye konuştu.

Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Okyay toplantıda gündeme ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:


İSO Meclis Başkanı
Zeynep Bodur Okyay

“Ekonomik büyüme ile ekonomik kalkınma her zaman aynı anlamlara gelmeyebilir. Her ekonomik büyüme beraberinde ekonomik kalkınmayı getirmeyebilir. Ekonomik kalkınma niteliği ifade eder. Kalkınma, refah artışına karşılık gelir. Yani, ekonomik büyümenin sosyal ve kültürel hayatta yarattığı olumlu yansımasıdır. Türkiye ekonomisinin en büyük eksikliklerinden birisi kayıtlı sermaye tabanının zayıf olmasıdır. Tarihinin hiçbir noktasında bu alanda bir avantaja sahip olamamıştır. Bu nedenle de hep yabancı sermayeye ihtiyacı duymuştur. Aceleye getirildiğine inanılan dışa açılım ve hızlı finansal liberalleşme olgusu dahi bu zaruretin kaçınılmaz bir sonucudur. Türkiye 2000’li yıllarda dış kaynak çekebildikçe büyüme oranını da yukarı çekmiş, kalkınmasını da ivmelendirmiştir. Tabii ki, dış kaynak ile kastımız bizimle aynı gemiye binecek olan kaynaktır. Yani, doğrudan yabancı yatırım ve uzun vadeli sermaye benzeri kredilerdir. Ancak tüm bunların ötesinde ekonomik kalkınma için olmazsa olmaz koşul kurumsal kalitenin tesis edilmesidir. Büyüme ile kalkınma arasında kurulabilecek en doğru bağlantının “sürdürülebilir ve dayanıklı büyüme” kavramları ile tesis edilebileceğinin altını çizerim.



(Soldan Sağa) Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, İSO Meclisi Başkan Yardımcısı Ayhan Yavrucu, Prof. Dr. Hatice Karahan

İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, daha sonra İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı meclis konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti. İSO Başkanı Bahçıvan, konuşmasının başında, 1952 yılında kurulduğundan bu yana sanayinin gelişimine büyük katkı yapan ve sanayiciler için adeta okul anlamı taşıyan İSO olarak bu ay 70. kuruluş yıldönümünü gurur, çoşku ve mutlulukla kutladıklarını söyledi. Bahçıvan, sanayiciler olarak Türkiye ekonomi tarihinin ve sanayinin gelişiminin 70 yılına tanıklık eden bir kurumun mensubu olmaktan gurur duyduklarını, ülkenin en güçlü ve en köklü sanayi odası olan İSO’nun aynı zamanda ülke üretim ekonomisinin canlı tarihi olduğunu vurguladı.

Konuşmasında İSO’nun tarihsel yolculuğundan bahseden, 10’ar yıllık özetler halinde Türkiye ekonomisi ve aynı dönemde Oda’nın hayata geçirdiği çalışmalardan örnekler sunan İSO Başkanı, İSO’nun o günlerden beri sanayinin, üretimin ve Türkiye’nin gelişmesinin hep önünü açmaya çalışan, sorumlu bir sivil toplum kuruluşu olarak varlığını sürdürdüğüne değindi.

Bahçıvan, 1980’li yıllarda İSO’nun vizyoner bir adımla çevre konusunda faaliyet gösteren bir birim oluşturduğunu belirtti. Bahçıvan konuşmasına şu sözleriyle devam etti:

 “Daha ülkemizde çevre konusu bir bakanlık olarak ele alınmıyorken 1987 yılında İSO Çevre Şubesi olarak bir birim kuruyoruz. Sanayicinin çevreye vermesi gereken önem, yapılması gereken çalışmalar, çevre ödülleri, bunlar yine İSO’nun yaptığı ilk çalışmalar. Şimdi bunu sürdürülebilirliğe dönüştürüyoruz ve bu konuda da çok iddialıyız. Yine ekonomiyle ilgili birtakım sıkıntılı dönemlerin yaşandığı 1990’lı yıllarda Oda’nın en önemli çalışmalarından biri de kendisi dışında eğitime destek verecek olan bir vakıf oluşturması… İSO’nun kurucu olduğu, o yıllardaki üyelerimizin de temel kurucu üye olduğu İstanbul Sanayi Odası Vakfı’nı 1994’te kurduk. Bugün Vakfımız her geçen yıl gelişerek büyüyor ve 30’uncu yaşına doğru gidiyor. Ve 2000’li yıllarla birlikte düşük enflasyonlu, istikrarlı bir dönemin sanayimiz ve ekonomimizin gelişimine yaptığı katkıları hep birlikte yaşadık. İhracatın giderek güçlendiği, dışarıya daha çok açılan bir Türk sanayisinin başarılarına tanık olduk. Nitekim 30 milyar, 40 milyar dolarlık ihracatların giderek arttığı 2000’ler ve 2010’lar dönemi var. Bugün ise ne mutlu ki 300 milyar dolara çok yakın bir noktadayız”

Bahçıvan, yeni üretim çağına çevik, yaygın ağa sahip, bilgiyi kullanabilen, farklı küresel piyasalara çalışan şirketlerin damga vuracağını not düşerek şunları söyledi:

“Gelecekte de ülkeler katma değerli istihdam yaratmak ve küresel çaptaki üretim ve inovasyon ekosistemlerine liderlik edebilmek için yarışmaya devam edecek. Bu dönemin en büyük dönüştürücü gücü teknoloji. Daha birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz teknolojik gelişmelere tanık oluyoruz. Dünya değişirken biz bu değişimin neresinde olacağız? Türkiye’nin de yeni nesil sanayi anlayışını benimsemesi ve bu doğrultuda bir dönüşüme kendini hazırlaması gerekecek. İşte İSO olarak, 70 yıldır olduğu gibi bugün ve gelecekte de sanayimizin bu dönüşümü doğru ve ülkemiz açısından en verimli şekilde yapabilmesinin rehberi olmayı amaçlıyoruz. Geleceğimizin olmazsa olmazı küresel düzeyde rekabet gücünü artırmış bir Türkiye’dir ve bu noktada İSO elini taşın altına koyan tüm kurum ve kuruluşlarla istişare içinde, yıllardır olduğu gibi uyumlu bir paydaş olmaya devam edecektir. Bugün tüm dünyada önem kazanan yeni üretim anlayışı, yüksek katma değerli, ileri teknolojiye dayalı, verimli, çevreye duyarlı, dışa bağımlılığı azaltan, güvenli ve sürdürülebilir üretimi esas alıyor.”

Konuşmasının sonunda nitelikli insan gücünü geliştirebilen, bu gücü dünyadan kendisine çekebilen ve ekonomisine kazandırabilen ülkelerin dünya ekonomisinde öne çıktığına değinen Bahçıvan şunları söyledi:

“Ekonomilerde insan odaklı bir dönüşümün anahtarı üretim kültüründe yatıyor. Tüketimin üretimin önüne geçmemesi, üretim kültürünün daha da güçlenmesi için bizden sonra bayrağı devralacak genç kuşaklara üretim aşkının aktarılması büyük bir önem taşıyor. Eğitimde üretimi merkeze alan ve insanın üretici yönünü öne çıkaran bir anlayış daha fazla geliştirilmeli ve eğitim müfredatları bu doğrultuda düzenlenmelidir. Mesleki eğitimin ve meslek liselerinin itibarı da artırılmalı, bu kurumlar yeniden yapılandırılmalıdır. İSO olarak MEB ile iş birliği halinde Mesleki Eğitim ve İş birliği Protokolü’nü (MEİP) imzaladık ve son üç yıldır geleceğimiz adına önemli projelere hizmet ettik, etmeye de devam ediyoruz.”


Chicago Üniversitesi Ekonomi
Bölümünden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit

İSO Başkanı Bahçıvan’ın konuşmasının ardından, İSO Meclis Başkanı Bodur, meclis toplantısının konuğu Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’i konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti. Akçiğit konuşmasında, ekonomik büyüme verimliliğini ölçmek için ülke ekosistemini, insan vücudu gibi ele alıp, her bir hücresini incelemek gerektiğini söyledi.

Akçiğit, ekonomik sorunları gidermek adına doğru politikalar üretebilmenin ancak ekonominin düzenli aralıklarla analiz edilmesine bağlı olduğuna değindi. Ekonomide uzun vadeli sürdürülebilir bir büyüme elde etmenin inovasyon ve teknolojik yatırımdan geçtiğinin altını çizen Akçiğit, Türkiye’nin teknoloji alanına yapacağı yatırımların, ülke ekonomisinin üst sınıflara yükselmesinde belirleyici rol üstleneceğine vurgu yaptı.

Ufuk Akçiğit, Türkiye’nin büyüme stratejisinin gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek, 3-5 yıla sığdırılmış planlar yerine daha uzun vadeli kapsayıcı politikalara ihtiyaç duyulduğunuz söyledi. Türk ekonomisinin yüksek ihracat verilerine sahip olmasına rağmen yetersiz teknoloji kullanımından dolayı dış ticaret kalitesinin düşük seviyede olduğunu belirten Akçiğit, dış ticarette fiyat ucuzlatarak rekabet edebilmenin mümkün olmadığını ve teknolojinin kalitesi artınca dış ticaretin kalitesinin de kendiliğinden artacağına vurgu yaptı. AR-GE yatırımlarına kamu desteğinin iyi bir seviyede olmasına karşın desteklerin geri dönüş oranının kaynakların yanlış kullanımına bağlayan Akçiğit, kaynak sıkıntısı yaşayan bir ülkeyiz bu sebeple limitli kaynaktan neler yapabiliriz sorusunu sorarak, veri bazlı politika dizayn edilmeli ve kaynak kullanımında öncelik verilmesi gereken noktanın teknolojik gelişme olduğunu söyledi. Konuşmasının son bölümünde eğitimin ekonomik büyümedeki önemine değinen Akçiğit, Danimarka’da yaptıkları bir araştırmaya referans verdi.

Danimarka’da yapılan araştırmaya göre bireylerin eğitim seviyesi ne kadar yüksek olursa, bireylerin patent üretme ihtimali de o kadar yüksek olduğunu belirten Akçiğit, Türkiye’de ne yazık ki yüksek lisans veya doktora mezunu kişi sayısının nüfusa oranın istenmeyen bir seviyede olduğuna değindi. Konuşmasının son bölümünde beyin göçü konusuna da değinen Akçiğit, yurtdışına giden insanlarımızı eleştirmek yerine, onların o ülkelerden edinmiş olduğu kaynaklar nasıl ülkeye geri kazandırılacağının konuşulması gerektiğinin altını çizdi. Ufuk Akçiğit konuşmasını, “Finansal kaynakları yanlış kullanırsanız, birkaç yıl içerisinde telafisini yapabilirsiniz. Ama beşeri sermayeyi yanlış yönetirseniz, koca bir jenerasyonu kaybedersiniz” sözleriyle sonlandırdı.

Yapılan konuşmaların ardından, İSO Meclisi üyeleri de söz alarak gündeme ilişkin görüş ve değerlendirmelerin Meclis üyeleri ile paylaştı. Meclis konuğu Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’ sorular yöneltti. Söz alan tüm üyeleri dinleyen Akçiğit, konuşmacıların sorularını ayrıntılı bir şekilde yanıtladı.