Ticaret Bakanı Mehmet Muş, İSO Mart Meclisi’ne Konuk Oldu

  • Meclis Konuşması
meclis-mart2022-ic-manset

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) mart ayı Meclis toplantısı, 23 Mart 2022 tarihinde Odakule’de yapıldı. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın başkanlığında yapılan İSO Meclisi’nin ana gündem maddesi “Küresel Ekonomik Gelişmeler ve Rusya-Ukrayna Savaşı Nedeniyle Ekonomi, İhracat ve Sanayimizin Karşılaştığı Sorunlar ve Çözüm Arayışı”ydı. Meclis toplantısına Ticaret Bakanı Mehmet Muş konuk oldu.


İSO Başkanı Erdal Bahçıvan

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Rusya ve Ukrayna savaşının Türkiye’nin iki ülke ile olan ticaret ve turizm hacmini daraltacağına, tedarik zincirlerini aksatacağına, gıda ve enerji faturasını artıracağına ve cari dengeyi olumsuz etkileyeceğine dikkat çekerek “Ülkemizin başta enerji olmak üzere birçok alanda tedarik kanallarının çeşitlendirilerek tedarik zinciri güvenliğinin güçlendirilmesi, yerli ve temiz enerji kaynaklarına dayalı üretimin desteklenmesi ve enerji verimliliğinin artırılması kritik önem taşıyor. Ayrıca çok daha güçlü tarımsal politikalar ve üretim stratejileri oluşturulmalı” dedi.


Ticaret Bakanı Mehmet Muş

Ticaret Bakanı Mehmet Muş, ülkeyi olağan şartlarda yönetmek ile olağandışı şartlarda yönetmenin farklı olduğunu ve zor zamanlarda aldıkları kararların belirleyici olduğunu söyledi. Muş, “Dünyada son 40 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor ve enerji fiyatları da büyümeyi etkiliyor. Türkiye’nin tedarik zincirlerinde bir aksama olmadı. Son dönemde yaşanan talep artışında bile tedarik zincirimiz bunu karşılayabildi. Zor koşullarda olduğumuzu biliyoruz ve buna göre adımlar atıyoruz” dedi.

Mart ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Okyay toplantıda gündeme ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Son dönemde radikal bir şekilde değişen makroekonomik ve finansal koşullar Türkiye sanayisini derinden etkilemektedir. Rusya krizi bu tabloyu ne yazık ki daha da kötüleştirmiştir. İlk olarak yüksek enflasyon sorunu. Tüpten çıkan diş macununa benzetilen enflasyon, hiperenflasyon boyutuna ulaşma riski bizleri endişelendiriyor. Enflasyon karar alma süreçlerimizi zorlaştırıyor, kaynakların rasyonel alanlara yönlendirilmesini engelliyor, en basit ifadeyle geliri devlete gitmeyen bir vergi etkisi yaratıyor. İkinci mevzu enerji sorunu. Sanayinin enerji bağımlılığı dikkate alındığında bir yandan enerji fiyatlarında yaşanan sert yükselişler diğer yandan enerji kaynaklarına erişimde yaşanan kesintiler sorunları daha da zor hale getirmiştir. Bu sorunların yanı sıra finansman kaynaklarının kıtlaşması ve sorunların yeniden çetrefilleşmesi yeni yatırımların yapılması; işletme sermayesinin sağlanması sorunlarını gündeme getirmiştir.”


İSO Meclis Başkanı
Zeynep Bodur Okyay

Okyay, ardından sözü, gündeme ilişkin konuşmasını yapmak üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a bıraktı. Meclis toplantısının açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında, Rusya ve Ukrayna savaşının dünya için olduğu kadar Türkiye açısından da önemli riskler ve olumsuz etkiler yarattığına, Türkiye’nin tarımsal ürün tedarikinden ihracatına, enerjiden hammaddeye kadar pek çok alanda iki ülke ile önemli ilişkilere ve turizm sektörü açısından da güçlü bağlara sahip olduğuna dikkat çekti.

Bu nedenle geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerini titizlikle ve dengeli bir şekilde yürütmesinin kritik olduğunun altını çizen İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Durumu rakamlarla somutlaştıracak olursam: 2021 yılında Rusya ile 34,7 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var. Bu ülke ile 5,8 milyar dolar ihracat, 29 milyar dolar ithalat yapmışız. Ukrayna ile ise 2,9 milyar dolar ihracat, 4,5 milyar dolar ithalat olmak üzere toplam 7,4 milyar dolarlık ticaret hacmimiz söz konusu. Rusya, başta doğalgaz olmak üzere enerji alanında ve tarım ürünlerinde çok önemli bir tedarikçimiz. Aynı şekilde Ukrayna’dan da yine tarım ve demir çelik ithalatımız önemli seviyelerde. Özellikle buğday ithalatımızın yüzde 80’inden fazlasının bu iki ülkeden yapılıyor olması önemli bir kırılganlık kaynağı. Yine enerjide Rusya’dan ithal edilen petrol, doğalgaz ve kömüre bağımlılık oranımız yüzde 26 ile oldukça yüksek. Buna bağlı olarak ithal enerji girdilerinde yüzde 20’lik kesinti olması durumunda dahi Türkiye yüzde 2,1’lik üretim kaybıyla, Litvanya ve Yunanistan’ın ardından en çok etkilenen üçüncü ülke olma konumunda. Diğer önemli bir etki alanı da hiç kuşkusuz turizm. 2021 yılında Rusya’dan 4,7 milyon, Ukrayna’dan 2,1 milyon turist ülkemizi ziyaret etmiş. Rusya en fazla turist ağırladığımız ülke olurken, üçüncü sıradaki Ukrayna’dan gelen turist sayısı son beş yılda neredeyse iki katına çıkmıştı. Rakamların da gösterdiği gibi savaş ortamının bu iki ülke ile olan ticaret ve turizm hacmimizi daraltacağı, tedarik zincirlerimizi aksatacağı, gıda ve enerji faturamızı artıracağı ve cari dengeyi olumsuz etkileyeceği son derece açık” diye konuştu.

Bu durumun ihracatta yeni rekor kırarak cari fazla verme hedefiyle yola çıkılan ve yüksek enflasyonla mücadele edilen bir yılda çok daha dikkatli davranmayı zorunlu kıldığını belirten Bahçıvan “Bu noktada önemle ifade etmek isterim ki, başta enerji olmak üzere birçok alanda tedarik kanallarının çeşitlendirilerek ülkemizin tedarik zinciri güvenliğinin güçlendirilmesi, yerli ve temiz enerji kaynaklarına dayalı üretimin desteklenmesi ve enerji verimliliğinin artırılması kritik önem taşımaktadır. Yine aynı şekilde, başta ayçiçek ve yem bitkileri olmak üzere ülkemiz için son derece stratejik olan tarım ürünlerinin ithalat ve üretim politikası gözden geçirilerek, gelecek yıllar için çok daha güçlü tarımsal politikalar ve üretim stratejileri oluşturulması gerekiyor” dedi.

Yine savaş nedeniyle Rusya ve Ukrayna limanlarında kalan Türk gemileri ile tırlarının ve alternatif taşıma rotalarında zaman zaman yaşanan güçlüklerin de ticareti olumsuz etkilediğini vurgulayan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Ticaret, Dışişleri, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlıklarının yoğun ve özverili çalışmaları ile başta limanlarda bekleyen gemilerin tekrar Türkiye’ye doğru yola çıkması olmak üzere lojistik sorunların çözümü için gösterilen gayretlere teşekkür etti. Bahçıvan ayrıca Ticaret Bakanlığının iki ülke ile ticaret için lojistik ve finansman alanında firmalara yol haritası belirlemesinin önemine de değindi.

Konuşmasında diğer bir dizi önemli soruna değinen Bahçıvan, şunları söyledi: “Önemli bir sorun da Rusya ve Ukrayna’ya ihraç edilmek üzere, dahilde işleme ile ithal edilen malların ihracat süreçlerinin tamamlanmamasıdır. Bu sebeple firmalarımız yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerinden zor durumda kalacaklar. Dahilde İşlem Belgelerine ek süre tanınması, sektördeki firmalarımızı rahatlatacak. İki ülke ile yoğun ticareti nedeniyle üretim ve ihracat kayıpları yaşayan sektörlerimizdeki istihdamın olumsuz etkilenmemesi için başta kısa çalışma ödeneği olmak üzere istihdam desteği ile uygun koşullu kredi imkanlarının sağlanması önem taşımaktadır. Benzer şekilde, iki ülkeye yapılan ihracatlarda Eximbank kredi ve sigorta mekanizmalarının etkin bir şekilde devrede olması sanayicilerimizin yükünü hafifletecektir. Gerek savaş nedeniyle yaşanan sıkıntılar, gerekse yeni pazarlara ulaşma noktasında Eximbank’ın, önümüzdeki dönemde de sanayimizin en güçlü iş ortağı olmaya devam edeceğine yürekten inanıyoruz. Türk Eximbank’ın sermayesi, ihracatımızı ve ihracatçılarımızı nitelikli bir şekilde destekleyebilmesi için güçlendirilmelidir. Yeri gelmişken, ihracatçıların finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldırmayı amaçlayan İhracatı Geliştirme Fonunun kurulmasını çok önemli bulduğumuzu belirtmek istiyorum. Ancak bu fonun düşük limitlerle ve daha çok KOBİ’lere yönelik teminat sağlamasını doğru bulmadığımızı, büyük şirketlerin de daha yüksek limitlerle bu fondan istifade etmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.”

Rusya ve Ukrayna savaşının Avrupa’nın, bu süreçte kilit rol oynayan Türkiye’ye ne kadar ihtiyaç duyduğunu da ortaya koyması açısından bir kere daha öğretici olduğunu da vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi:

“En büyük ihracat pazarımız olan AB pazarından hak ettiğimiz payı almamız için AB ile sürdürülebilir, takvimi ve kesin sonuçları olan samimi bir ilişkiyi yeniden tarif etmemiz ve belirsizlikleri ortadan kaldırmamız için uygun bir zaman olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda Gümrük Birliği’nin revize edilerek kapsamının değişen koşullara uygun olarak düzenlenmesi çalışmaları en kısa sürede sonuçlanmalıdır. Başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere dünya genelinde bölgesel serbest ticaret anlaşmaları hızla yaygınlaşmaktadır. Bu anlaşmalar ticaret blokları oluşturarak anlaşma kapsamı dışındaki ülkeler için ticareti daha da zorlu hale getirmektedir. En fazla serbest ticaret anlaşması imzalayan tarafın ise AB olduğunu görüyoruz. AB firmaları ile üçüncü pazarlarda eşit koşullarda rekabet edebilmek için Türkiye’nin de Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerini eş zamanlı ya da münferit yapabilmesi ve karar mekanizmalarında söz sahibi olması gerekmektedir. Gündem savaş olmakla birlikte, bu süreçte özellikle fosil yakıtlarda yaşanan anormal fiyat artışları, yenilenebilir enerjinin kritik önemini gözler önüne sererek; sürdürülebilirliğin dünyanın geleceği açısından ne kadar değerli olduğunu bir kez daha bizlere göstermiştir. Sürdürülebilirlik konusunda AB, başta sınırda karbon vergisi olmak üzere ülkemizi ve sanayimizi yakından ilgilendiren birçok düzenlemeyi hayata geçirmektedir. Bu vesileyle, Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonunda yürütülen sürdürülebilirlik çalışmalarını yakından takip ettiğimizi, İklim Şurasında ele alınan konulardan biri olan Emisyon Ticaret Sistemi oluşturulurken sistemin sanayimiz başta olmak üzere tüm sektörlerimizi destekleyecek şekilde kurgulanmasının çok önemli olduğunu vurgulamak isterim.”

Sonrasında Ticaret Bakanı Mehmet Muş kürsüye gelerek İSO Meclis Üyelerine seslendi. İSO’nun sanayi katma değerinin yüzde 36’sını ve istihdamın yüzde 30’unu yarattığını belirten Muş, Türkiye ekonomisinin 225 milyar dolar ihracat ve 500 milyar dolara yakın dış ticaret hacmine sahip olduğunu söyledi. Bu yıl 250 milyar dolar ihracat hedefi koyduklarını hatırlatan Muş, emtia fiyatlarındaki ve enflasyondaki artışın tüm ülkeleri olumsuz etkilediğini dile getirdi. Rusya ve Ukrayna’nın Türkiye’nin ticaretinde toplam yüzde 10’luk paya sahip olduğuna değinen Muş, tüm bu şartlara rağmen hedeflerinden kopmadan yollarına devam ettiklerini kaydetti.

Ülkeyi olağan şartlarda yönetmek ile olağandışı şartlarda yönetmenin farklı olduğunu ve zor zamanlarda aldıkları kararların belirleyici olduğunu aktaran Muş, dünyada son 40 yılın en yüksek enflasyonunun yaşandığını ve enerji fiyatlarının da büyümeyi etkilediğini anlattı. Türkiye’nin tedarik zincirlerinde bir aksama olmadığını vurgulayan Muş, son dönemde yaşanan talep artışında bile tedarik zincirinin bunu karşılayabildiğini ekledi. Muş, zor koşullarda olduklarını bildiklerinin ve buna göre adımlar attıklarının altını çizdi.

Gümrük Birliği ile ilgili güncelleme çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Muş, bazı ülkelerin olumsuz yaklaşımı nedeniyle sürecin başlamadığını belirtti. Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesinin sadece Türkiye’ye değil Avrupa’ya da fayda sağlayacağına dikkat çeken Muş, ticaret hacminin bu yıl 200 milyar doları yakalamasını beklediklerini ifade etti. Muş, güncellemenin vaktinin geldiğini ve gecikmenin refahın ötelenmesi anlamına geleceğini vurguladı. Ekonomik rasyonalite içinde hareket edeceklerini ve kurallı ticaret istediklerini anlatan Muş, serbest piyasa rejimini kabul ettiklerini ve hiçbir dönemde taviz vermediklerini ifade etti. Muş, kurallara uyan sanayici ve tüccarın yanında olduklarını ancak aykırılıklara müsaade etmeyeceklerini sözlerine ekledi.

Konuşmaların ardından İSO Meclis Üyeleri söz alarak görüşlerini paylaştı ve soruları Ticaret Bakanı Mehmet Muş tarafından yanıtlandı.