İSO Sürdürülebilirlik Günleri Kapsamında Karbon Ekonomisi Web Eğitimi Gerçekleştirildi

  • Diğer Haberler
sürdürülebilirlik-karbon-02

İstanbul Sanayi Odası (İSO), sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında "İSO Sürdürülebilirlik Günleri" eğitim serisine devam ediyor. 19 Kasım 2020 tarihinde yapılan Karbon Ekonomisi web eğitimine Gaia Climate Yönetici Ortağı Gediz Kaya konuşmacı olarak katıldı.

Gediz Kaya eğitimde “iklim değişikliği ve temellerini anlamak”, “iklim değişikliği ile mücadelede ekonomik ve finansal yöntemler”, “sera gazı yönetimi ve düşük karbon ekonomisi” ve “salgın sonrası yeşil büyüme” olmak üzere dört ana konu başlığı hakkında bilgi verdi.

Gediz Kaya, iklim değişikliği ile mücadele için yapılması gerekenleri yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, metan gazı yakalama, HFC ve N2O gazlarının bertarafı ve son olarak ağaçlandırma olarak sıralayarak “Özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde binalar, ulaşım sistemleri, enerji üretim sistemleri ve su temini gibi altyapı varlıkları belirli bir tehdit altındadır. Artan deniz seviyeleri, seller ve fırtınalar, altyapı ve insan yerleşimleri için ek risk oluşturmaktadır. Ulaştırma, bölgesel kalkınma, endüstriyel kalkınma, turizm ve enerji sektörleri gibi yeni projeler için stratejik bir yaklaşım ve uzun vadeli planlama kritik öneme sahiptir” şeklinde konuştu.

İklim değişikliği ile mücadelenin bir anlamda artı maliyet demek olduğunun kaydeden Gediz Kaya, sera gazlarını atmosfere yayan ülkelerin tarihsel bir sorumluluğu olduğunu vurgulayarak bu nedenle ülkelerin Kyoto Protokolü imzaladığını ancak Çin ve Hindistan gibi sanayiye dayalı gelişen ülkelerin emisyonlarının dizginlemesi için bunun yeterli olmadığını belirterek Yeşil İklim Fonu gibi mekanizmaların devreye alınarak bu ülkeleri bu konuya dahil etmek için çalışma yapıldığını ve son olarak da 2015 yılında Paris Anlaşması ile yeni bir uyum getirildiğini anlattı. Ancak tüm bunların ardından dünyada patlak veren salgın sonrasında oluşan resesyon nedeniyle çabuk toparlanma adına ülkelerin sera gazı azaltımı konusuna finans ayırma durumlarının azaldığını ve bunun da bir risk oluşturduğunu sözlerine ekledi.

Sera gazının azaltılabilmesi için komuta ve kontrol, emisyon vergisi ve piyasa bazlı araçlar olmak üzere üç tür yöntem olduğunu söyleyen Gediz Kaya, teknolojinin rolünün önemine dikkat çekerek işletmelere emisyon tavanı verildiğinde yeni teknolojilere yöneleceklerini ve o noktada teknolojiye daha çok talep olacağından dolayı hem AR-GE’nin gelişeceğini hem de teknoloji başına yatırım arttığı için teknolojinin ucuzlayacağını belirtti.

Türkiye’de sera gazı emisyon yönetiminin CDP, ISO 14064, 2003/87/EC ve SGKY (TR) olmak üzere dört koldan yapıldığını anlatan Gediz Kaya, salgın için sürekli önümüzdeki iki haftanın kritik olduğunun söylendiğini ancak bunun dışında önümüzdeki iki yıllın resesyon konusunda ve önümüzdeki 20 yılın da iklim değişikliği konusunda kritik olduğunun altını çizdi. Gediz Kaya konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çünkü öyle sera gazları var ki 70-80 yıl boyunca atmosferde kalıyor. Resesyonun ardından yatırımlar yeşil yatırımlara değil de kahverengi yatırımlara dönüşürse bu çok kritik. Eğer iklim değişikliği çözülmezse büyük ekonomik daralmalar ve salgınlar artacak. Küçülme paniğindeki ülkeler hiç düşünmeden elindeki yatırımları ilkim dostu olmayan, en çabuk getirisi olan yatırımlara dönüştürebilir. Yine aynı şekilde birçok ülkeden Covid-19 sonrası yeşil yatırımlara istek azalmış durumda. Ancak iyi haber salgın bizim hayatımızda ekonomiye bakış açımızı değiştirmiş olabilir. İklim değişikliği ile ilgili yeni bir kamuoyu algısı oluşmuş durumda. Uzun bir resesyon dahi iklim krizi üzerinde az çok azaltıcı ve geciktirici etkiye sahip. Covid-19 sonrası kamu ve özel finansman kararları iklim değişikliğinin kaderini değiştirebilir. Salgının çevre ve sosyal etki bağlantısı nedeniyle kamu desteği hiç olmadığı kadar yüksek olacaktır. Karbon fiyatlaması ilkim dostu yatırım kararlarının verilmesinde çok önemli bir hale gelecektir.”