İSO’nun Türkiye'de Sanayinin Sigortalanması ve Çözüm Önerileri Paneli, T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Katılımıyla Düzenlendi

  • Diğer Haberler
sigorta_manset_01

İstanbul Sanayi Odası (İSO), “Türkiye'de Sanayinin Sigortalanması ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir toplantı düzenledi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, T.C. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik katıldı.

İSO Meclis Başkanlık Divanı Üyeleri, İSO Yönetim Kurulu Üyeleri ile İSO Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri’nin de katıldığı etkinliği sanayi ve sigorta sektörü temsilcileri yoğun ilgi ve katılım ile takip etti. Etkinlikte Büyükkaya Uluslararası Sigorta ve Reasürans Brokerliği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Alaattin Büyükkaya’nın yönetiminde bir panel düzenlendi. Panelde, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) Başkanı Davut Menteş, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar ve Türk Reasürans A.Ş. Genel Müdürü Selva Eren konuşmacı olarak yer aldı.

Açılış konuşmasında sigortanın, ticari hayatın kesintisiz devam etmesine yardımcı olduğunu ve işletmelerin planladıkları yatırımları hayata geçirebilmesine imkân verdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz şunları söyledi:


Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Cevdet Yılmaz

“Firmalar ticari ve sınai faaliyetleri sürecinde karşılaşacakları riskleri etkin bir şekilde yönetebilmek için sigorta korumasına ihtiyaç duyarlar. Sigorta koruması olan bir işletme hasar durumunda hızlıca toparlanarak yeniden faaliyetlerine başlayabilmektedir. Ancak reel sektörde sigorta araçlarının yeteri kadar benimsenmediğini görüyoruz. 2023 yılında TOBB tarafından sigorta teminatı bulmayan sanayi kuruluşlarına yönelik yapılan bir anket çalışmasında; ankete katılan sanayi kuruluşlarının yüzde 51’i son beş yıl içerisinde hiçbir hasar yaşamamalarına rağmen sigorta poliçelerinin yenilenmediğini ve diğer sigorta şirketlerinden de poliçe yaptıramadıklarını beyan etmişlerdir. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketi sonrasında, büyük yatırımlara sahip bölgedeki sanayicilerimizin sigorta yaptırmamaları ya da yeteri kadar sigorta teminatı almamaları nedeniyle ağır maliyetlere katlandıkları da ortadadır. Burada hem sigorta aracılarının sanayicilerimizi doğru bilgilendirmekte daha proaktif olmaları hem de sanayicilerimizin risk değerlendirme konusunda daha hassas olmalarını tavsiye ediyoruz. Sanayi sektöründe sigortacılık anlayışının sadece hasar ve kaybın ortaya çıktığı durumlarda değil, tüm iş süreçlerinde başvurulacak bir güvence mekanizması haline dönüştürülmesi gerektiğine inanıyoruz.”

Geçen yıl dünya genelinde iklim değişikliğine bağlı olarak artan doğal afet kaynaklı hasarların reasürans piyasasında daralmaya ve maliyet artışı yarattığına dikkat çeken Cevdet Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sigorta şirketlerinin karşı karşıya kaldığı bu maliyet artışlarının sanayicilerimize prim artışı olarak yansıdığını ve sanayicilerimizin sigorta teminatı bulmakta zorluk çektiğini biliyoruz. Bu sorunları aşma yönünde sanayicimizin ve sigortacılık sektörünün ortak akıl ve iş birliği içinde çalışacağına olan inancımız tamdır. Salgın dönemi dahil olmak üzere atlattığımız badirelerde üretim çarklarının durmamasına ne kadar önem verdiysek sanayicimizin olağanüstü durumlarda ciddi mali kayıplar yaşamamasını da önemsiyoruz. Reel sektörün sigortalanabilir risklerinin önceden belirlenerek ilgili sigorta araçlarıyla korunmasının sağlanması için gerekli tedbirleri almaya bizler de hazırız. Marmara bölgesindeki sanayi tesisleri başta olmak üzere kritik altyapıların afet risk analizlerini kalkınma ajansları koordinasyonunda tamamlayacağız. Sanayi üretiminde risklerin farkında olmak, maliyetlerin azaltılması, iş sürekliliği ve rekabet avantajı gibi açılardan sanayinin sigortalanması konusunu İstanbul Sanayi Odası ailesinin de sahipleneceğine inanıyorum.”

2003-2022 döneminde Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 5,4 büyürken aynı dönemde sanayi sektörünün yıllık ortalama yüzde 6,1 büyüdüğünü kaydeden Cevdet Yılmaz, “Böylece, sanayi sektörünün milli gelirden aldığı pay 2002 yılında yüzde 20,1 iken 2022 yılında bu oran yüzde 26,4’e yükselmiştir. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde imalat sanayii başta olmak üzere sektörlerde, yüksek katma değerli üretim yapısına geçişi sağlamayı amaçlıyoruz. Makro düzeyde büyümede dengelenme, enflasyonu düşürme, ithalata bağımlılığı azaltma ve cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme doğrultusunda gerekli politikaları hayata geçiriyoruz.” ifadelerini kullandı.


İSO Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Bahçıvan

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, konuşmasında sanayinin sigortalanması alanındaki sorunların giderek arttığını söyledi. Üretim hayatının aktörleri olarak çok sayıda zorlukla mücadele ederken son günlerde riskler konusunda sigorta alanında da ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Bahçıvan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Geçen hafta meclis toplantımızda ‘sigorta şirketlerinin sanayi kuruluşlarına sendikasyon mantığıyla yaklaştığını ve Türkiye’nin sigortasızlaştırılmasına yol açabileceğini’ ifade ettim. Bu sözlerim, tek taraflı bir bakışın veya bir önyargının sonucu değildir. Biz İSO olarak sorunlara her zaman çok boyutlu bakan, çözümün bir parçası olmaya önem veren bir kurumuz. Elbette paydaşımız sigorta sektörünün de risk ve sorunları var. Ama şunu hiç unutmayalım ki: ‘Üretim hayatı ekonominin kalbidir.’ Bu sebeple üretimdeki tekleme sadece biz sanayiciler için değil herkes için ciddi olumsuz sonuçlar yaratır.”

Sigortanın reel sektör için yalnızca potansiyel riskler karşısında katlanılan bir ‘masraf’ olarak değil, riskler realize olduğunda firmayı yok olmaktan kurtarabilecek bir ‘kaynak’ olarak görülmesi gerektiğini söyleyen Bahçıvan, şunları söyledi:

“21. yüzyıl sigortacılığı, riskler doğduktan sonra ortaya çıkan maliyeti gidermesinin ötesinde, potansiyel riskleri önceden öngörmeyi ve realize olmasını önlemeyi de içermektedir. Bu bağlamda firmalarımızın önleyici sigortacılığın temel prensiplerine uyumu için -makul bir süre de verilerek- ilgili yasal ve kurumsal çerçevenin oluşturulmasında yarar gördüğümüzü de belirtmek istiyorum. Sanayinin sigortalanması konusunda daha önce dikkat çektiğimiz birtakım sorunların son dönemlerde giderek arttığına üzülerek tanık oluyoruz. Başta kimya, boya, plastik, kâğıt gibi sektörlerde olmak üzere sigorta şirketlerinin sanayi tesislerini sigortalamaktan kaçınmaları, çok yüksek primler talep etmeleri veya teminat vermek istememeleri gibi durumlarla sıklıkla karşılaşıyorduk. 2024 yılıyla birlikte sigorta yenilemelerin başlamasıyla bahsettiğim sorunlar daha da gün yüzüne çıkmış durumda. Elbette bunun bir nedeni uzunca bir süredir bizimle olan yüksek enflasyon ortamı. Zira enflasyonla beraber gerek işletme gerekse de hasar maliyetlerinde görülen artışların, sigorta primlerine de kaçınılmaz olarak yansıdığının farkındayız. Öte yandan enflasyonist dönem uzadıkça fiyat algısında yaşanan bozulmanın, bu örnekte de istismara, fırsatçılığa açık bir ortam yarattığını görüyoruz. Nitekim sanayicilerimiz kimi sigorta şirketlerinin enflasyon oranlarının çok üzerinde, ölçüsüz düzeylerde fiyatlar belirleme konusunda şikayetlerini iletiyorlar.”

Stresi artıran bir diğer unsurun da hiç kuşkusuz deprem gerçeği olduğunu söyleyen Erdal Bahçıvan, “Henüz üzerinden bir yıl geçen ve acıları oldukça taze olan 6 Şubat depremlerinin yol açtığı yıkım ve maliyetlerin yanı sıra başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’ne ilişkin yıllardır dile getirilen deprem riskleri, sanayi ile sigorta sektörü arasındaki ilişkileri daha da zorlayıcı hale getiriyor” dedi.

İSO Başkanı Bahçıvan göz ardı edilemez boyutlara ulaşan bir başka sorunun da sigorta şirketlerinin belirledikleri muafiyet oranları olduğuna dikkat çekerek bu konuda şunları söyledi: “Yıllardır aynı fabrikasını aynı sigorta şirketine muafiyetsiz sigortalatan sanayicilerimiz, yaygın şekilde muafiyet oranları ön şartı ile karşılaştıklarını belirtiyorlar. Bu nedenle, oluşacak muhtemel hasarın belirlenen muafiyet sınırları içerisinde kalacağını düşünen sanayicilerimiz de sigorta yaptırmayı bir yerde anlamsız bulmaya başlıyor. Bu algı, Türk sanayisini maalesef giderek büyüyen bir sigortasızlaşma riski ile karşı karşıya bırakıyor. İstanbul Sanayi Odası olarak, son dönemdeki koşulların yalnızca sanayiyi değil sigorta şirketlerini de zorladığını elbette yadsımıyoruz. Ne var ki, gelecekte yaratabileceği sorunların boyutları düşünüldüğünde bir kere daha ifade edecek olursam: Türk sanayisinin sigortasızlaşmasını da kesinlikle kabul edilebilir bulmuyoruz”

Konuşmasında Türkiye’de sigorta bilincinin yeni yeni oluşmakta olduğuna dikkat çeken Bahçıvan aynı zamanda kayıt dışılıkla mücadelenin de çok önemli bir aracı olmaya başlayan sigorta sektöründeki bu uygulamaların tasarruf açığı olan ülkemizde tasarruf bilincini de zedelediğini belirterek şunları söyledi:

“Şunu unutmayalım ki bu sigorta pazarının büyümesi konusunda bugüne kadar tüm paydaşlar olarak hepimizin ciddi emek ve çabaları var. Bu gayretleri kısa dönemli çıkarlara kurban etmemek gerekiyor. Çünkü bu sektör tam bir büyüme noktasına gidiyorken, bu pazarın büyümesi acente ve brokerlerle geniş bir kesime yayılırken; pasta küçülürse bu işten geçinen binlerce sigorta paydaşı da kaybedecektir.

Dolayısıyla hepimiz için kalıcı çözümlere ihtiyacımız olduğu tartışmasız bir gerçek. Bu noktada sanayi ile sigorta sektörünü ortak bir paydada buluşturacak yapıcı bir diyalog arayışının giderek daha acil bir hal aldığına inanıyoruz.”


T.C. Hazine ve Maliye Bakan
Yardımcısı Osman Çelik

T.C. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik de açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Sektör temsilcilerinin bir araya gelerek sanayinin sigortalanması sorunlarını ve çözüm önerilerini gündeme almasını çok önemsiyorum. Risk yönetim aracı olarak sigorta, özellikle sanayi tesisleri başka olmak üzere kişilerin maddi varlık kayıplarını telafi etmesi yoluyla sosyoekonomik düzende ve ülke ekonomisi bakımından da hayatı önem taşıyor. Bununla birlikte bir taraftan sigorta şirketleri kâr hedefi ile risk üretimi ile fiyatlandırma politikalarını ve davranışlarını belirlerken, diğer taraftan da sanayicilerimiz de makul fiyatlarla azami koruma temin etmeyi amaçlıyor. Konuya sanayicilerimiz açısından baktığımızda 6 Şubat depremleri sonrasındaki tedbir ve teminat eksiklikleri hepimizin dikkatini çeken bir unsur oldu ve burada teminat eksiklikleri bir kez daha önümüze çıktı. Ayrıca gözlemlediğimiz diğer hususlara da sanayiciler açısından ifade edecek olursam; Sanayi sektörümüzün kurumsal risk yönetim sistemlerinin yeterli seviyede olmadığını görmekteyiz.

Etkin danışmanlık eksikliği sonucu olarak önceliklerin yanlış belirlenmesi, daha düşük primler ödemek amacıyla bedel tespitlerinin doğru bir şekilde hesaplanamaması ve güncel gelişmelerle enflasyona bağlı değişikliklerin de göz ardı edilmesi sanayicilerimiz açısından temel sorun olarak görülüyor. Tabii sanayi tesislerinin sigortalanmasında sigorta şirketleri açısından da bakmak gerekiyor. Sigorta şirketleri açısından konuya baktığımızda sigortalama sürecinin dikkatli bir ön inceleme yapılması en kritik aşama olarak öne çıkıyor. Endüstriyel süreçlerin değişken ve karmaşık riskleri barındırması nedeniyle risklerin de ölçümü zorlaşıyor. Bu nedenle iletişim, bilgilendirme, danışmanlık ve riziko teftişi konusundaki eksiklikler eksikliklerin doğru tespit edilmesi, aynı zamanda sigorta bedelinin de sağlıklı olarak tespit edilmesinde önem arz ediyor. Özellikle tekstil, plastik, petrokimya veya mobilya gibi riskli alanlarda teminat sunulmasında sigorta şirketleri tarafından katı bir tutum sergilendiği ve bir önyargı olduğunu görüyoruz. Bu noktada bahsi konu sektörlerin her biri özelliğinde bir alt kırılımı oluşturarak risk mühendisliğinin geliştirilmesi, doğru risk analizi sonucu gerekli tedbirlerin de artırılması halinde teminat bulunduramayan o risklere karşılık ilerleme kaydedileceğini düşünüyoruz. Burada hatırlatılması gereken temel ilke; riskin mutlaka sigortalanabilir hale getirilmesidir. Pazar bu doğrultuda risk mühendisliğinin geliştirilmesi, tedbir faaliyetlerini önceliklendirilmesi, diğer bir ifadeyle de risklerin rehabilite ederek sigortalanabilir bir seviyeye çekilmesi gerekiyor.”


Büyükkaya Uluslararası Sigorta
ve Reasürans Brokerliği
Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Alaattin Büyükkaya

Açılış konuşmalarının ardından etkinlik Türkiye'de Sanayinin Sigortalanması ve Çözüm Önerileri paneliyle devam etti. Büyükkaya Uluslararası Sigorta ve Reasürans Brokerliği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Alaattin Büyükkaya panelin açılışında özetle şunları söyledi:

“Dünyada pandemiden sonra gerek maliyetler gerek tedarikte büyük sıkıntılar başladı. Enflasyon ve işsizlik arttı. Ayrıca bölgesel savaşlar da bu durumu daha da tetikledi. Türkiye’de sigorta ve sanayi sektörleri de bundan nasibini aldı. Örneğin sigorta primleri arttı. Primlerin artmasıyla bazı işletmeler bu maliyetlere katlanamadı ve sigorta yapmamaya başladı. Yaptıranların bir kısmı da kendisine göre önemli gördüğü risklere sigorta yaptırdı. Bu da beraberinde eksik sigorta tehlikesini getiriyor. Bu durum sanayinin korunmasız hale gelmesine ve ileride üretimin durmasına kadar varabilecek aksaklıkları beraberinde getiriyor.”


TSB Başkan Yardımcısı
Ahmet Yaşar

TSB Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar, panelde şunları söyledi:

“Türkiye’de doğal afet hasarı 103 milyar dolar. Ancak sigortalı hasar 5 milyar dolar seviyesinde. Sanayi tarafına baktığımızda; endüstriyel sınai tesislerinde yüzde 90 seviyelerindeyken, KOBİ’ye ve mikro işletmelere doğru bu oran yüzde 20’lere kadar iniyor. Dolayısıyla Türkiye’de sigorta kapasitesi kullanılmıyor. Olası İstanbul depremi için projeksiyona baktığımızda ise ekonomik hasarın 325 milyar dolar olması bekleniyor. Ancak sigortalı hasarın 30 milyar dolar seviyesinde kalıyor. Öte yandan Marmara’da sigortalılık oranı diğer bölgelere göre yüksek ama dünyaya göre çok geride.”


Türk Reasürans
A.Ş. Genel Müdürü Selva Eren

Türk Reasürans A.Ş. Genel Müdürü Selva Eren, konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Reasürans piyasasına gelen sermaye azaldığı için kapasite de azaldı. Ancak bu durum yeni bir olay değil, 10 yılı aşkın bir süre öncesinde başlayan bir sorundu. 2010'lar ile 2020'ler arasında sigorta şirketleri arasında rekabet çok fazlaydı. Reasürans fazlası bulunuyordu. Bu da sanayicilerin eksik fiyatlandırılmasına neden oldu. Ancak 2020'lerden sonra şartlar değişmeye başlayınca, her sene artması gereken rakamlar bir anda arttı ve anormal bir artış olarak algılandı.”


SEDDK Başkanı Davut Menteş

SEDDK Başkanı Davut Menteş de paneldeki konuşmasında şunlara değindi:

“Bir maliyet enflasyonu var. Buna arz enflasyonu da denebilir. Bunda maliyet güncellemelerinin de payı var. Trend maalesef negatif ve gerekli tedbirleri almazsak durum çok daha kötü bir yere gidebilir. Dolayısıyla bugün tedbirleri konuşmamız ve acilen harekete geçmemiz gerekiyor. Bizim alternatif yaratacak çözümler yaratacak çözümler üretmemiz lazım. Türkiye’nin jeopolitik konumu var ve İstanbul Finans Merkezi gibi bu konumumuzu avantaja dönüştürecek vizyon projemiz var. Körfez ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri ve Baklanlara hitap eden bir yapı, Londra ve New York ile rakbet edebilecek bir platformumuz bulunuyor. İstanbul Finans Merkezi uluslararası reasürans pazarında alternatif bir piyasa olarak konumlandırılabilir.”

Düzenlenen panelin ardından etkinlik, katılımcılardan gelen soruların panelistler tarafından yanıtlandığı soru-cevap bölümüyle devam etti. Soru-cevap bölümünün ardından panel sona erdi.